Adaletin bu mu dünya?

Nihat KILIÇOĞULLARI*

Umudum yok bugün ile yarına...
Toprak beni de basacak bağrına
Ne insanlar geçti kapından...
Adaletin bu mu dünya...
Ne mal verdin ne yar dünya...
Kötülerinsin sen dünya,
İyileri öldüren dünya...

Memnun gelip giden var mı yolundan?
Kimi fakir gibi ayrı yârından,
Adaletin bu mu dünya...
Ne mal verdin ne yar dünya...
Kötülerinsin sen dünya,
İyileri öldüren dünya..."

Bu isyan yüklü türküyü çok fazla tutmazdım... Ta ki, Ağır Ceza Mahkemesi'nin bedenleri terleten, yürekleri donduran duruşma salonunda, Yakutiye Belediyesi eski başkan yardımcısı Ahmet Dalmış'ı görünceye kadar... Ahmet Dalmış ve onlarca arkadaşı, zimmete para geçirmek, ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanıyordu. Gerisini zaten biliyorsunuz...
Bir insanın hem fiziki hem de ruhsal açıdan bitişi ancak böyle olur...
Utandım, çekindim, göz göze gelmemek için her türlü numarayı çektim... Ama olmadı işte...
Gözlerinin içine takıldı gözlerim...
Bakışları yüreğime bir asit salgısı gibi yayıldı. Acıların en büyüğünü çekiyordu belli ki... Ancak acısı kısıtlanan özgürlüğü değil yüreğindeki çaresizlikti... Tek bir laf etmedik. Zaten buna gerekte yoktu...
Kanunlar öyle diyordu... Devam eden mahkemelerle ilgili konuşmak yasak. Bu durum karar üzerinde etki yapabilirmiş. Biz de konuşmuyoruz işte... Susuyoruz... Sahi konuşma imkanımız olsaydı ne derdik? Ne diyebilirdik ki?
Keşke seni hiç tanımasaydım Ahmet Abi! Keşke şu türkünün nağmelerini yazdırmasaydın bana... Ama ne olur umudunu yitirme... Sabırlı ol...
Keşke sesim öylesine güçlü olsaydı ve isyanlarım mapushane duvarlarını aşıp sana kadar gelebilseydi... Deseydim ki; Takma be! Ahmet Abi... Kötü günler tez geçer... Yüreğini rahat tut... Dayan! Bak yarın özgür kalacaksın...
Evet... Sevgili Ahmet Abi... Kötülerin dünyasında yaşıyoruz. Ama kötülere inat yaşayacağız bu dünyada... Kötülere inat, sen de sabret Ahmet Abi... Sabret ki, seni dışarda bekleyen iyiler var...

Anlaya Bir Söz:
--------------------------------------------------
Çeşm-i insaf kadar kamile mizan olmaz,
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz...
Talip
--------------------------------------------------
Bir haftanın küçük özeti...
Geçtiğimiz hafta Erzurum'daki gazeteci tipleriyle ilgili kaleme aldığımız yazı özellikle meslektaşlarımızdan epeyce tepki aldı. Takdir mesajları gönderen arkadaşlara ve gazeteci ağabeyilerime teşekkür ediyorum. Sitemler çok fazla gelmedi. Demek ki doğruları yazmışız.
Milliyetçi Hareket Partisi'nin efsane genel başkanı ve başbuğu merhum Alparslan Türkeş'in vefatının üçüncü yıldönümü Erzurum'da da bir dizi etkinlikle yad edildi. Bu arada Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na ait hoperlörlerden aynen şu anons yükseldi:
"Merhum Başbuğumuz'un adına düzenlenen mevlidi şerife bütün Erzurum halkı davetlidir..." Mevlid-i Şerif’in kimin için yazıldığını söylemeye sanırım gerek yok. Belediye yönetimini biraz daha dikkatli olmaya davet ediyoruz.
Bahar agelince Palandöken Dağı'ndaki karlar erimeye başladı. Eskiden dağdan gelen sular dereler vasıtasıyla akar giderdi. Derelerin önü kapatılınca Yenişehir'in sokakları su gölüne döndü.
Atatürk Üniversitesi'nde önümüzdeki aylarda yapılacak olan rektörlük seçimi birilerinin iştahını iyiden iyiye kabarttı. Hatta bazı meslektaşlarımız seçimin sonucunu bile şimdiden ilan etti. Değişmeyen bir gelenek vardır; erken öten horozun başı kesilir. Rektör adayları için kanunların belirlediği şartlar ortada. Ama bazı değerli profesörlerimiz kendilerine yalnış antrenörler seçiyorlar. Bizden hatırlatması... Yarının ne getireceği hiç belli olmaz.
Hasan Yamaç Yakutiye Belediyesi meclis üyesi, aynı zamanda da değerli bir dostumuzdur. Geçen hafta MHP'nin bürokrat atamalarını konu eden yazımızda hatamızı yakalamış. Yazıda 'DMO' diye geçen kurumun aslında 'TMO' olduğunu hatırlattı. Yanlış yanlıştır. İnkar edemeyiz... Allah bizleri büyüklerinden saklasın.

(*)Nihat KILIÇOĞULLARI, Palandöken Gazetesi Haber Müdürü
Ulaşabileceğiniz telefon NUMARASI: 0442 234 33 80


Birinci Sayfa